Fatih Sultan Mehmed (II. Mehmed)
Fatih Sultan Mehmed (II. Mehmed), (d. 30 Mart 1432 – ö. 3 Mayıs 1481) yedinci Osmanlı padişahıdır.İstanbul’u fethetmesinden sonra “Fatih” lakabıyla anılmıştır. İstanbul’un fethi, Orta Çağ’ın sonu Yeni Çağ’ın başlangıcı olmuştur.Bundan dolayı Fatih, “çağ açan hükümdar” olarak da tanınır. Fatih, çıkardığı yasalarla devleti önemli ölçüde yeniden biçimlendirmiştir.
Gençlik yılları ve ilk kez tahta çıkışı
Fatih Sultan Mehmed, 30 Mart 1432′de, o dönemde Osmanlı Devleti’nin başkenti olan Edirne’de doğdu. Altıncı Osmanlı padişahı olan II. Murad’ın Hüma Hatun’dan olan oğluydu. Molla Gürani gibi dönemin ünlü bilginlerinden özel dersler alarak yetişti. 1443’te, çocuk yaşta Manisa sancakbeyliğine atanınca, hocaları ve danışmanlarıyla birlikte Manisa’ya gitti.
II. Murad, Balkanlar’da ve Anadolu’da çeşitli sorunların yaşandığı bir ortamda Mehmed’i Edirne’ye çağırdı Ağustos 1444’te tahtı oğluna bıraktı. II. Mehmed tahta geçtiğinde henüz oniki yaşındaydı. Deneyimsiz bir çocuğun padişah olması, Osmanlılarla çatışma halinde olan devletleri umutlandırdı.
Bir Haçlı ordusu Tuna Nehri’ni aşıp Varna’yı kuşattı. II. Mehmed ve Sadrazam Çandarlı Halil Paşa Anadolu’da bulunan II. Murad’ı Edirne’ye çağırdı. II. Murad, 10 Kasım 1444′te Varna Savaşı’nda Haçlı ordusunu bozguna uğrattı.
II. Mehmed’in padişahlığı Türk soylu Çandarlı Halil Paşa ile yeni padişahı destekleyen devşirme kökenli Zağanos Paşa ve Şihabeddin Paşa arasında şiddetli bir güç çekişmesine yol açmıştı. II. Murad’ın tahta dönmesini isteyen Çandarlı Halil Paşa, el altından bir yeniçeri ayaklanmasını destekledi ve II. Mehmed’i tahttan çekilmek zorunda bıraktı…
İkinci kez tahta çıkışı ve babasına sunduğu paradoks
II. Murat Edirne’ye dönerek Mayıs 1446’da yeniden tahta geçti. Mehmet sancakbeyi olarak Zağanos Paşa ve Şihabeddin Paşa’yla birlikte Manisa’ya döndü. Bu dönemde Mehmet, 1448 ve 1450′deki Arnavutluk seferlerine katıldı. Babası ölünce de 18 Şubat 1451’de Edirne’de ikinci kez tahta çıktı.
Fatih Sultan Mehmet, Varna Savaşı’ndan önce Sadrazam Çandarlı Halil Paşa’nın tahta davetini reddeden babasına “Eğer padişah sen isen ordunun başına geç, eğer padişah ben isem emrediyorum ordunun başına,tahtına geç” sözü ile, henüz çocuk yaşta iken, düşündürücü ve zeka dolu bir paradoks sunmuştur. Bu öykünün başka bir şekli, II. Murat ile Mehmet arasında bir taht çekişmesinin devam ettiği ve Yeniçeriler’in ve Çandarlı Halil’in daha deneyimli lider olan Murat’ı tahtta görmek istemisinin sonucu olarak Murat’ın tahta çıktığı şeklindedir. Aradaki çekişmenin, daha sonraki yıllarda, yukarıdaki öykü ile yumuşatıldığı iddia edilir.
İstanbul’un Fethi
II.Mehmed , tahta çıktıktan sonra Çandarlı Halil Paşa’nın sadrazamlığına dokunmadı. Onun genç yaşta padişah olmasından dolayı yeniden umutlanan Karamanoğulları, hemen harekete geçerek Seydişehir ve Akşehir’i ele geçirdiler. Bizans da papaya başvurarak yeni bir Haçlı seferi düzenlenmesini istedi ama olumlu yanıt alamadı.
İstanbul’un Fethi’nin Nedenleri
1. Bizans’ın, Osmanlı Devleti’nin Rumeli’deki ilerlemesine ve büyümesine engel olması
2. Bizans’ın Anadolu beyliklerini Osmanlı Devleti’ne karşı kışkırtarak Anadolu’daki Türk birliğini bozmaya çalışması
3. Bizans’ın Osmanlı şehzadelerini kışkırtarak Osmanlı Devleti’nde taht kavgalarına neden olması
4. Bizans’ın, Avrupa-Hristiyan dünyasını kışkırtıp Haçlı Seferleri’ne zemin hazırlaması
5. Anadolu ve Rumeli toprakları arasındaki bağlantının sağlanabilmesi için İstanbul’un alınmasının gerekmesi
6. İpek Yolu’nun Avrupa’ya açılan koluna hakim olmak
7. Kara ve deniz ticareti bakımından İstanbul’un önemli bir konuma sahip olması
8. Boğazlar yolu ile ekonomik canlılığın mevcudiyeti
9. Anadolu ve Rumeli arasındaki askeri geçişin kolaylaştırılmak istenmesi
10. II. Mehmed’in, Muhammed peygamber (s.a.v.)in; “İstanbul elbet fetholunacaktır. Ne güzel kumandandır o kumandan ve ne güzeldir o askerler” hadisine layık olabilme düşüncesi
İstanbul’un Fethi İçin Osmanlı Devleti’nin Yaptığı Hazırlıklar
1. II. Mehmet, önce Macarlar ve Venedikliler ile bir barış antlaşması yaparak Balkanlar’da güven ve istikrarı sağladı.
2. Karamanoğulları ile anlaşarak Anadolu’daki güvenliği sağladı.
3. Bizans’a Karadeniz’den gelecek yardımları engelleyebilmek için, Anadolu Hisarı(Güzelce Hisar)’nın karşısına Rumeli Hisarı(Boğazkesen Hisarı)’nı yaptırdı.
4. İstanbul’un güçlü surlarında gedikler açabilmek için, Bizans’ın hapisanesinden Macar Usta Urban kaçırıldı ve Edirne’de ona, o zamana kadar görülmemiş büyüklükte toplar döktürtüldü.
5. İstanbul surlarına rahat asker çıkarabilmek için tekerlekli kuleler yapıldı.
6. Kuşatmaya yardım için bir donanma hazırlandı.
İstanbul’un Fethi İçin Bizans’ın Yaptığı Hazırlıklar
1. Kale surlarını güçlendirdiler.
2. Osmanlı Donanması’nın Haliç’e girmesine engel olmak için, Haliç’in ağzını zincirle kapattılar.
3. Bizanslılar, suda yanabilen barut, neft yağı ve kükürt ile yapılan Rum Ateşi(Gregois) adlı silahı yaptılar.
4. Osmanlı Devleti’nin kuşatmaya hazırlandıklarını anlayınca depolarını yiyecek, silah, mühimmat vb. şeylerle doldurdu.
Büyük Kuşatma
23 Mart 1453′te Edirne’den hareket etti ve 6 Nisan 1453’te İstanbul’u kuşattı. Kuşatma, aralıklı çatışmalarla 53 gün sürdü. II. Mehmet, Çandarlı Halil Paşa’nın İstanbul’un fethine karşı bir tutum sergilemesi üzerine, son saldırı hazırlıklarını yapması için Zağanos Paşa’yı görevlendirdi. Bizans’a yardımın gelmesini önlemek için de Marmara Denizi ile Çanakkale Boğazı’nı ablukaya aldı. Hiçbir yerden destek alamayan Bizans’ın başkenti 29 Mayıs 1453 günü düştü. Bin yıllık Bizans İmparatorluğu’na son veren II. Mehmet, bu olaydan sonra “Fatih” (ülke açan, ülke alan) ünvanını aldı. Fatih, bir tören alayının başında şehre girdi. İlk iş olarak Ayasofya’ya giderek burayı camiye dönüştürdü. İstanbul’u Osmanlı İmparatorluğu’nun başkenti yaptı. Kentin ticaret merkezi olan Galata’dan kaçmış olan Rumların ve Cenevizlilerin dönmesini sağladı. Rum Patrikliği’nin yeniden açılmasına izin verdi; ayrıca bir Yahudi hahambaşlığı ile bir Ermeni patrikhanesi kurdurdu. II. Mehmet İstanbul’u, farklı dinlerden insanların bir arada yaşadığı, ticaret ve kültür merkezi olan bir başkent yapmayı amaçladı.
İstanbul’un Fethi’nin Türk Tarihi Açısından Sonuçları
1. Osmanlı Devleti’nin Kuruluş Dönemi bitti, Yükseliş Dönemi başladı.
2. İstanbul’un Fethi ile Osmanlı Devleti’nin Anadolu ve Rumeli toprakları arasındaki Bizans’ın yarattığı tehlike ortadan kalktı.
3. İstanbul’un Fethi ile Karadeniz’i Akdeniz’e bağlayan ticaret yolları ele geçirildi.
4. İpek Yolu’nun Avrupa’ya giden kolu ele geçirildi.
5. İstanbul, Osmanlı Devleti’nin başkenti yapıldı ve II. Mehmed ülke alan, ülke açan anlamına gelen ‘Fatih’ ünvanını aldı.
6. Osmanlı Devleti’nin İslâm Dünyası’ndaki saygınlığı arttı.
7. Fener Rum PatrikhanesiOsmanlı himayesine girdi.
İstanbul’un Fethi’nin Dünya Tarihi Açısından Sonuçları
1. İstanbul’un Fethi ile Orta Çağ kapanıp, Yeni Çağ açıldı.
2. İstanbul’un Fethi sırasında kullanılan büyük topların, en güçlü surları bile yıkabileceği görüldü. Bu denli güçlü topların yapılması, Avrupa’daki ‘derebeylik’lerin yıkılmasına ve merkeziyetçi krallıkların güçlenmesine neden oldu.
3. İstanbul’un Fethi ile İpek Yolu’nun Orta Asya’dan Avrupa’ya giden kolunun Osmanlı Devleti’nin eline geçmesi, Avrupalılar’ı yeni ticaret yolları arayışına yöneltti. Bu olay ‘Coğrafi Keşifler’in nedenlerinden birini oluşturdu.
4. İstanbul’un Fethinden sonra İtalya’ya giden bilim adamları, orada eski Yunan ve Roma eserlerini inceleyerek, ‘Rönesans’ın başlamasına katkıda bulundular.
Kimi iddialara göre Fatih Sultan Mehmet İstanbul’un fethinden sonra Truva’ya giderek Truvalı kahramanların anısına kurban kesmiştir ve “Truvalıların öcünü aldım” demiştir
Çandarlı Halil Paşa’nın idamı
Fatih, İstanbul’un fethi sırasında, Bizans yanlısı tutum içinde olduğu gerekçesiyle Çandarlı Halil Paşa’yı 10 Temmuz 1453 tarihinde Edirne’de idam ettirdi.
Çandarlı Halil Paşa fetihten sonra Yedikule’de Altın Kapı’da kırk gün hapis edildi, 10 Temmuz’da gözlerine mil çekildi ve idam edildi. Daha sonra kemikleri oğlu İbrahim Paşa tarafından İznik’e götürülüp türbesine gömüldü. Çandarlı Halil Paşa, idam edilen ilk Osmanlı sadrazamıdır.
Yeni fetihler
Sırbistan seferleri
İstanbul’un fethinden sonra Osmanlılara bağlılığını bildiren ve ele geçirdiği bazı kaleleri geri veren Sırplar, Macarlar ile iş birliği yaparak yeniden düşmanlıklarını göstermeye başlamışlardı. Bunun üzerine 1454 -1457 arasında üç kez keşpeşe Sırbistan’a sefer düzenlendi. Belgrat dışındaki bütün Sırp toprakları ele geçirildi.
Sırp Kralı Bronkoviç’in ölümüyle başlayan taht mücadelelerinden faydalanan Osmanlılar, Sırpları vergiye bağladılar. Taht kavgalarının yeniden alevlenmesi üzerine, Mora seferinde bulunan Fatih, Sırp meselesine son verilmesini emretti. Mahmut Paşa, 1459′da başkentleri Semendire’yi ele geçirilerek Semendire Sancakbeyliği’ni oluşturdu. Böylece Sırbistan’da 350 yıl sürecek Osmanlı hâkimiyeti başlamış oldu.
Mora seferleri
İstanbul’un fethinden sonra Bizans İmparatoru XII. Konstantin’in oğulları, rakipleri Kantakuzen ailesine karşı Mora’da, Osmanlıların yardımını istemişlerdi. Turahanoğlu Ömer Bey, akıncıları ile duruma müdahale etti ve muhalifler bertaraf edildi. Fakat bu sefer iki kardeş arasında mücadele başlamıştı. Bölge ülkelerinin Mora’yı istilâ niyetlerini bilen Fatih 1458′de harekete geçti. Korent’i ele geçiren Fatih, Mora’nın bir kısmını merkeze bağlayarak, burada bir sancak oluşturdu. Atina ve diğer bölgeler ise Osmanlı yönetimini kabul etti. Kardeşi Dimitrios’a karşı Arnavutların desteğini alan Tomas’ın Osmanlılarla yapılan anlaşmayı bozması üzerine 2.kez Mora’ya sefer düzenlendi. Tomas, Papa’nın yanına kaçmak zorunda kaldı. Bölgeye çok sayıda Türk yerleştirildi. Venedikliler bölge halkını Osmanlılara karşı ayaklandırmaya çalışıyorlardı. Ancak bunda başarı kazanamayan Venedik, Osmanlı kuvvetleri tarafından bozguna uğratıldı (1465).
Anadolu seferine çıkan Fatih Cenevizlilerin önemli üslerinden Amasra’yı, Candaroğulları’nın elindeki Sinop’u aldı.
Fatih Sultan Mehmed 1477′de Kırım Hanlığı’nı Osmanlı Devleti’nin egemenliği altına aldı. 1479′da bir antlaşma yaparak Venedik’le 16 yıllık savaşa sona verdi. Venedik Arnavutluk’taki kaleleri Osmanlılara bıraktı, karşılığında Mora’daki bazı iskelelerden yararlanma hakkı elde etti. Fatih Venedik’le anlaşmaya varınca, İtalya’nın öteki önemli kent devletlerine savaş açtı. 1480′de İtalya’nın güneyindeki Otranto limanını ele geçirdi. Otranto, Roma’ya giden yolda bir köprübaşı olduğu için bu olay Avrupa’da büyük yankı uyandırdı.
Bosna-Hersek seferleri ve Bosnalıların Müslüman oluşu
Osmanlılara vergi yoluyla bağlı olan Bosna Kralının, anlaşmalara riayet etmemesi üzerine Üsküp’ten harekete geçen Fatih, Sadrazam Mahmut Paşa ve Turahanoğlu Ömer Bey’e Bosna’nın tamamen fethedilmesi emrini vermişti. 1463 yılındaki seferle Bosna Kralı Osmanlı hâkimiyetini yeniden tanıdı. Ancak şeyhülislamın da fetvasıyla sonra öldürüldü ve bu topraklarda Bosna Sancakbeyliği oluşturuldu. Fakat ordunun İstanbul’a dönmesi üzerine aynı yıl, Macar kralı Bosna’ya girdi.
İkinci kez düzenlenen seferle Osmanlılar, Yayçe dışındaki bütün kale ve şehirleri yeniden ele geçirdiler. Bosna seferleri esnasında Hersek Kralı Stefan da ülkesinin bir kısım toprağının Osmanlılara doğrudan bağlanması şartıyla tahtında bırakılmıştı. Ancak 1483 yılında Hersek tamamen Osmanlı toprağı hâline gelecektir. Fatih, Bosna’yı Osmanlı topraklarına kattığı zaman “Bogomil” mezhebindeki Bosnalılara çok iyi davranmıştı. Hem Katolik hem de Ortadoksların kendi kiliselerine almak için baskı yaptıkları Bogomiller bu sebeple Osmanlı yönetimine sıcak bakmışlar ve kendilerine sağlanan din ve vicdan hürriyetinden etkilenerek zamanla Müslüman olmuşlardı. Bu Müslüman Bosnalılara “Boşnak” denilmektedir.
Fatih devrinde Osmanlıların karada en güçlü komşusu ve rakibi Macarlar, denizde ise Venedik idi. Macarlar bu dönemde tek başlarına Osmanlılarla baş edemeyeceklerini bildiğinden, doğrudan bir savaşı göze alamamış, Fatih de tabiî sınır olan Tuna’yı geçmeyi düşünmemiştir. Ancak akıncılar vasıtasıyla, Macaristan’a güvenliğin sağlanmasına yönelik yüzlerce başarılı akın düzenlenmiştir. Keza Venedik Cumhuriyeti de Osmanlılarla doğrudan karşılaşmaktansa Balkanlardaki diğer devletleri kışkırtmayı yeğ tutmuştur. Güçlü donmasıyla Mora ve Ege’deki adalara sahip olmak isteyen Venedik, Osmanlılar karşısında istediği sonucu alamamış, aksine pek çok ada ve kıyı kaleleri Osmanlıların eline geçmiştir.
Eflak ve Boğdan seferleri
Yıldırım Bayezid zamanında vergiye bağlanan Eflâk Prensliği’nin başına Fatih tarafından Vlad (Kazıklı Voyvoda) getirilmişti(1456). Osmanlılara bağlı görünen Vlad aslında gizliden gizliye düşmanlık ediyordu Vlad’ın Fatih’in elçilerini kazığa oturtarak öldürmesi üzerine 1462 yılında Fatih, Eflâk’a bir sefer düzenledi. Boğdan’dan da yardım alan Osmanlı kuvvetleri voyvodayı uzun süre takip etti. Neticede, sığındığı Macarların, Osmanlılarla yaptığı anlaşma üzerine Vlad’ı esir etmeleri ile mesele çözüldü. Fatih voyvodalığa Radul’u getirdi ve Eflâk bir Osmanlı eyaleti hâline geldi.
1455′ten itibaren Osmanlı Hâkimiyetini tanıyan Boğdan Prensliği’nin Kefe’nin fethinden sonra izlediği düşmanca siyaset üzerine Osmanlı kuvvetleri 1476′da Boğdan’a girdi. Fatih’in bizzat başında olduğu Osmanlı kuvvetleri Boğdan ordusunu büyük bir bozguna uğrattı. Böylece Boğdan da yeniden Osmanlı hâkimiyetini tanımış oldu.
Arnavutluk seferleri
Papalık ve Napoli krallığının desteği ve kışkırtmasıyla harekete geçen Arnavutluk hâkimi İskender Bey, vurkaç taktiği ile Osmanlı kuvvetlerine baskınlar düzenlemekteydi. Bunun üzerine Fatih, bizzat sefere çıkmaya karar verdi. 1465 yılında gerçekleşen I.seferde, İlbasan Kalesi’ni yaptırıp, içine asker yerleştiren Fatih, Balaban Paşa’yı bölge için görevlendirerek, geri döndü. Ancak, Papa ve diğer devletlerden aldığı kuvvetlerle Türklere saldıran İskender Bey, Balaban Paşa’yı şehit etti ve İlbasan kalesi’ni kuşattı. Bunun üzerine Fatih II. Arnavutluk Seferi’ne çıktı (1467). Ele geçirilen topraklarda yeni garnizonlar oluşturuldu. Bu sırada İskender Bey ölmüş ve yerine oğlu Jean geçmişti. Arnavutlukta başlayan kargaşa sebebiyle Fatih 3. kez Arnavutluk seferini başlattı. Arnavutların elinde kalmış olan Kroya ve İşkodra kuşatıldı. Nihayet 1479′da Arnavutluk da bir Osmanlı vilayeti haline gelmiş oluyordu.
Pontus Rum Devleti’nin yıkılışı
1461′de Pontus Devleti’nin (Trabzon İmparatorluğu) başkenti Trabzon’u ele geçirdi ve bu devletin varlığına son verdi. 1462′de yeniden Rumeli seferine çıktı. Eflâk’ı Osmanlı Devleti’ne bağladı ve 1463′te Bosna’yı tamamen ele geçirdi. Aynı yıl Ege Denizi’ndeki Midilli Adası’nı alınca Venedikliler’le arası açıldı. Bu olay, 1479′a kadar sürecek olan savaşın da başlangıcı oldu. Fatih’in Ege’de ki fethettiği adalar; Taşoz, Eğriboz, Limni, Semadirek, İmroz, Midilli ve Tenedos’dur. 1465′te Hersek’in büyük bölümünü, 1466′da da Arnavutluk’taki bazı kaleleri fethetti.
Fatih’e karşı Karamanoğulları ve Akkoyunlular ittifakı
Osmanlı Devleti’nin gelişen bu gücü karşısında Karamanoğulları, Doğu Anadolu’daki Akkoyunlular’la ittifak kurdu.
Fatih, 1466′da yeni bir Anadolu seferine çıktı. Karamanoğullarının başkenti Konya’yı ele geçirdi. Ama İstanbul’a dönünce Karamanoğulları, Osmanlılara geçen yerleri geri aldılar. Sonradan sadrazam olacak olan Gedik Ahmed Paşa 1471′de Karamanoğullarını bir kez daha yenilgiye uğrattı. Akkoyunlular, Karamanoğullarını desteklemeye devam ettiler. 11 Ağustos 1473′te Otlukbeli Savaşı’nda Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan’ı ağır bir yenilgiye uğrattı. Ertesi yıl da Karamanoğulları beyliğini tamamen ortadan kaldırdı.
Ölümü
Fatih 1481’de, Anadolu’ya doğru yeni bir sefere çıktı. Ama daha yolun başında hastalandı ve 3 Mayıs 1481’de Gebze’deki ordugâhında öldü. Gut hastalığından öldüğü sanılmakla birlikte, zehirlendiği de söylenir. Ölümünden sonra oğlu Bayezid tahta çıktı. Fatih Camii’nde ki Türbesinde tek başına yatmaktadır.
Yenilikleri ve kanunnameleri
Fatih, askeri başarılarla Osmanlı Devleti’ni büyük bir imparatorluğa dönüştürdü. Bilime, tarihe ve felsefeye özel ilgi gösterdi. Türkçe’den başka Arapça, Latince ve Yunanca kitaplardan oluşan özel bir kütüphanesi vardı. “Avni” takma adıyla şiirler yazdı. Şiirleri Fatih Divanı (1944), Fatih’in Şiirleri (1946), Fatih ve Şiirleri (1959) gibi adlar altında basıldı. Bilim adamlarını ve edebiyatçıları destekleyen Fatih, nesir ustası Sinan Paşa ile şair Ahmed Paşa’yı vezirliğe kadar yükseltti. Ünlü matematikçi ve astronomi bilgini Ali Kuşçu’nun İstanbul’a kalmasını sağladı. Fatih, İtalyan ressam Gentile Bellini’yi 1479′da İstanbul’a getirterek resimlerini yaptırdı.
Fatih, Osmanlı Devleti’ne düzenli ve sürekli bir yapı kazandırmak için önemli düzenlemeler yaptı. Yönetim, maliye ve hukuk alanında koyduğu kuralları içeren Fatih Kanunnamesi, sonraki dönemde de yürürlükte kaldı. Bu kanunname, tahta çıkan padişaha devletin geleceği için kardeşlerini öldürme hakkı veriyordu. Fatih’in Osmanlı devlet düzenine ilişkin temel ilkelerin pek çoğu, Tanzimat dönemine kadar geçerliliğini korudu. Fatih’in saltanatı döneminde Osmanlı ülkesinde 500′den fazla mimari yapı yapıldı. Onun adına yapılan en önemli yapı, İstanbul’da bir cami ile medrese, kitaplık, imarethane (aşevi), darüşşifa (hastane), hamam, kervansaray gibi birimleri kapsayan Fatih Külliyesi’dir.
Eğitim ve kültür
Fatih Sultan Mehmed’in tarihteki en önemli yanlarından birisi de eğitime verdiği önem olmuştur. Üniversite anlamında Osmanlı tarihinde ve dünya tarihinde bilinen en eski eğitim kurumlarından olan Sahn-ı Seman’ı kurmuştur. Sahn-i Seman İstanbul’un ilk Türk yükseköğretim kurumudur. Sahn-ı Seman medreseleri Fatih Külliyesi içindeki en yüksek düzeyli medreseler idiler. Sahn-ı Semân’ın eğitim müfredatının hazırlayıcılarından çağın önemli bilim adamı Ali Kuşçu’dur. Medreselerde Ali Kuşçu tarafından düzenlenen bir okutma planının olduğu, hattâ bunun “Kânûnnâme” şeklinde yapıldığı bilinmekle birlikte, ama bugüne kadar incelemesi yapılan Osmanlı arşiv belgeleri arasında ele geçirilememiştir. Bu kanunnamenin aslının 1918 yılında külliyede çıkan yangınla yok olması da olasıdır. Sahn-ı Semân, Kanuni tarafından açılan Süleymaniye medresleri zamanına kadar nakli ve akli bilimlerde öğrenci yetiştirmekteydi. Kanuni devrinde bu medreseler şer’î ilimler ihtisası yapılan medreseler olmuşlar, Süleymaniye medreseleri de aklî ilimlerin ihtisas yeri olmuştur.
Notlar
İslam peygamberi Muhammed, İstanbul’un fethi üzerine, “İstanbul mutlaka fetholunacaktır. Onu fetheden komutan ne güzel komutan, onu fetheden asker ne güzel askerdir” demiştir
İstanbul Boğazı üzerinde Fatih’in anısına inşa edilen Fatih Sultan Mehmet Köprüsü 3 Temmuz 1988′de kullanıma açılmıştır.
Popüler kültürde II. Mehmet
* Nedim Gürsel’in Boğazkesen romanı İstanbul’un fethini konu almaktadır.
* 1997 yapımı Kuşatma Altında Aşk filmi, İstanbul’un fethini arka planda kullanmaktadır.
* Ahmet Almaz’ın Fatih Sultan Mehmet Nasıl Öldürüldü? isimli kitabında Fatih’in ölümü ile ilgili bazı iddialar değerlendirilmektedir.
* Recep Uslu, Fatih döneminde musiki konulu bir dizi makale yayınlamıştır.
İcatlar
Havan topunu İstanbulun kusatılması sırasında icat etmiştir . Kullandığı topların ardarda atış yapması için uzun bir süre beklemek gerekiyordu. Topların içine zeytinyağı dökerek bu sorunu ortadan kaldırmıştır, yani makinayı yağ ile sogutmayı başarmıştır.